Transformers'ın tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de hatırı sayılır bir hayran kitlesi var. Kuşkusuz bunda, en azıyla gişe bazında, oldukça başarılı sayabileceğimiz iki Transformers filminin de etkisi bir hayli fazla. Hiçbir Transformers çizgi filmini izlememiş ve oyuncaklarıyla oynamamış kişiler bile, ki ben de onlardan biriyim, filmler vasıtasıyla bu robotik uzaylılara ilgi duymaya başladılar. Gerçi üçüncü Transformers filminde Megan Fox'un yer almayacağının açıklanması ile beyaz perdedeki Transformers yolculuğum erken bir zamanda sonlansa da, PC başındaki yolculuğumun War for Cybetron'la yeni başlıyor.
Gelin şöyle bir şey yapalım ve önceki film tabanlı rezil Transformers oyunlarını görmezden gelerek bu oyunu ilk Transformers oyunu olarak kabul edelim. Böylece dünya çapında birçok fana sahip olan bu markanın oyun dünyasına da iyi bir giriş yaptığını ifade edebiliriz. High Moon Transformers fanlarının 80'li yıllardan bu yana beklediği kalitede bir oyunu nihayet bizlere sundu. War for Cybertron bizlere iki şeyi başarıyla yansıtıyor. İyi bir oyun nasıl yapılır?" ve "Sıkı bir Transformers oyununda bulunması gereken unsurlar nelerdir?". Oyun Autobotlar ve Decepticonlar'ın ana gezegenleri Cybetron'da yaptıkları o meşhur büyük savaşın son günlerini konu alıyor. Megatron güç tutkunu bir hale gelmiştir ve güç için gezegenin altını üstüne getirmesi gerekse de bu durum onun pek umurunda değildir. Yeni Autobot lideri, bizlerin de çok sevdiği Optimus Prime bu kötülüğe karşı mücadeleyi şahlandırarak aşılmaz güçlükleri geride bırakmalı ve bu kaosa dur demelidir.
Oyun konu itibari ile şu vakte kadar bizlere anlatılan Transformers hikayelerine bir başlangıç teşkil ediyor ve fanlar için hep merak konusu olmuş olan Starscream'in Autobotlar'dan ayrılışı, Autobotlar'ın yenilmez lideri Optimus Prime'ın, Prime adını alma süreci gibi bir takım konulara da açıklık getiriyor. High Moon'un hikaye anlatımı genel hatlarıyla başarılı ve Transformers kurgusuna da iyi uyum sağlamış gözüküyor, fakat olaylar arası geçişlerdeki özensizlik göze çarpıyor. Bu durum insana, sanki bazı bölümlerini kaçırdığı bir diziyi izliyormuş gibi bir duygu hissettiriyor. Bölüm başlangıçlarına yerleştirilmiş metinler bazı detayları doldurmakta iyi iş çıkarsalar da, yine de hikayede tam bir bütünlük sağlamayı başaramıyorlar.
War for Cybertron'un iyi yönlerinden biri de oyunu oynamanız için Transformers fanı olmanızın gerekmemesi. Bazı oyunlar fanlara güvenilerek geliştirilir ve bu yüzden de, şayet o ürünün fanı değilseniz oyun sizin için çekilmez bir hal alır, ancak War for Cybertron'da bu durum geçerli değil. Oyun iyi tasarlanmış bölümleri, savaş sistemi ve asla sıkılmanıza izin vermeyen temposuyla iyi de bir shooter oyunu. Oyunda farklı karakterleri yönetebiliyor olmamız ve savaşın her iki perspektiften de ele alınmış olması War for Cybertron'un bir diğer avantajı. Oyunu normal hikaye akışıyla oynarsanız ilk önce Decepticonlar'ı kontrol ederek ortalığın tozunu attırıyorsunuz ve ardından da Autobotlar'la kendi yarattığınız bu yıkımı durdurmaya çalışıyorsunuz. Ancak dilerseniz oyuna direk Autobotlar'ın tarafından da başlayabilirsiniz, fakat bu durumda oyun süreniz yarı yarıya azalacak hem de kafanızda bir takım hikaye unsurları cevapsız kalacaktır.
Transformers'ın en meşhur yönlerinden biri olan araç ve insan formlarına dönüşebilme özellikleri oyunda etkin bir şekilde yer alıyor. İstediğiniz zaman araç, istediğiniz zaman insan formuna dönüşebiliyor olmanız size savaş alanında çoğu shooter oyununda rastlayamayacağınız bir hareket kabiliyeti kazandırıyor. Ayrıca oyunda zaman zaman karşılaşacağınız boss savaşlarında da seçtiğiniz Transformer'ın kendine has özelliklerinin sizin için ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. Sıradan düşmanlarınıza karşı verdiğiniz mücadeleler de iyi bir tempoya sahip olsa da, hem düşmanlarınızı, hem de dostlarınızı yöneten yapay zekanın ciddi bir yetersizlik yaşadığını görüyorsunuz ve bu da oyunun eğlence ölçüsünü azaltmayı başarıyor.